Monday, August 31, 2009

Yen, Zelanda Üzerine Bir Deneme

Yeni Zelanda

Bir ada

Değil aslında iki ada

Bir şehri var Auckland adında

Gittim oraya geçtiğimiz Şubat'ta

Kaldım tam iki hafta

Şehrin göbeğindeki City Lodge'da

Otel miydi, hostel mıydı anlayamadım ama

.........................................................

Tanıştım epey Türk'le

Hepsiyle tesadüfle

Oturup sohbet de ettik

Gezdik de huşu içinde

..........................................................

Occidental diye bir bar var

Derler burası Belgian beer cafe/bar

Çok sevdim, ama birası 11 dolar

Öğrenci mekanı değil azizim, içeriye dolmuş 60 yaşında amcalar

...........................................................

Ponsonby güzel bir banliyöymüş

Oturanlardan biri de Vedat Mösyö'ymüş

Bir gece de orada takıldım Crib diye bir klübe,

İçeride en yaşlı ve yalnız adam olduğunu farketmek gerçekten epey kötüymüş

...........................................................

Mission Bay'e de, Takapuna Beach'e de gittim

Niye birine "bay" derler, birine "beach", hiçbir farklarını göremedim

Mesafeleri yaklaşık aynı şeer merkezinden, 6'şar km., onu farkettim

Bir de yürüyerek gitmenin hiçbir bünyeye fayda etmeyeceğini, şişik ayaklarım sayesinde öğrendim

...........................................................

Waikeke değil Waiheke

Oradan girdim ben okyanusların en büyüğüne

Şarapları güzelmiş bu adanın

Man O'War için sorun Vedat Bey'e

...........................................................

Buranın sushisi çok ucuz

Garsonları azıcık uyuz

Adamlar beş saatte sipariş getiremiyorlar

Getirdiklerinde de almıyorlar az-buz

...........................................................

Çıktım Sky Tower'a

Baktım tepeden bütün Auckland'a

Her taraf alabildiğine müstakil ev

Bu yolculuk yaramadı pek yükseklik korkuma

...........................................................

Sky Bungee burada çok meşhurmuş

Her gelen turist deniyormuş

Binince ben de anladım

5 saniyede nasıl üç kulhü bir elham okunurmuş

...........................................................

İçtik bir gece Vedat'la, İzzet'le

Yedik Sharon'ın, İzzet'in şahane yemeklerini afiyetle

Yalnız İzzet biraz çabuk kayıyor

Benden söylemesi dikkat edin ona göre

............................................................

Grafton, Mt. Eden, Parnell

Bu yerler gayet güzel

Yalnız Mt. Eden'a gece çıkmayın

Göreceğiniz tek şey şahin tepesine çıkmış "yiyişen" arabalı gençler

...........................................................

Singapur Havaalanı en iyisi

Dubai en şöhretlisi

Auckland en ucuzu

En kazığı ise tabii ki bizimkisi...

Bir adet uçankuş.com haberi

Bir insanın tatile gitmesi ve o tatilde neler yaşadığını anlatma isteğinin doğurduğu o kişiyi dinleme zorunda olacak olan onlarca insanın acaba kaç tanesi gerçekten Maramaris'in deniz suyu sıcaklığıyla ya da muhteşem roma dondurmacısının tutti frutti aromasının hiç bu kadar kötü olmadığını bilme hevesi vardır? Bunu merak eden insanların kendi yaşamları evlerindeki kedilerini sevmekten bunaltana kadar okşayıp, Facebook'taki 568 arkadaşının profillerindeki anlamlı sözlerden ilham alıp resim yapmaktan mı ibarettir? Acaba bu dinleyen kişiler hayatlarının anlamlarını ingilizce şarkı sözlerinden mi keşfetmişlerdir? Acaba bu insanların hayattaki tek amacı Marmaris'deki roma dondurmacısının tutti frutti aromalı dondurmasının tadı bozulmadan bir top da olsa tatmak mıdır? Peki daha da önemlisi bu kişiler kaç kilodur? Toplamda kaç kilo çekerler? 3 kişilik asansöre kaç kişi binerlerse asansör bozulur? Bunları ne zaman soracağız? Toplum ne zaman farkına varacak denize karşı bakarken sahilde üstüne nivea spreyli 50 faktör diş macunu sıkmayıp ta cayır cayır yanan insanın dramını gerçekte kimsenin önemsemediğini? O insanın bunun üstüne soyulup bir kat daha yanmasının ardından sırtına perran kutman gibi yoğurt sürülse bile "vaay" ya da "ıyy" tepkisinin dışında bir cümle yararlı yorum işitmesinin imkansızlığının farkında olmadan çırpınarak bunları anlatmaya girişmesi ve bu girişimin dışarıdan izleyen milyonlarca büyük harflerle ha ha ha diye tok bir sesle atılan kahkahaların arasında yokolup gitmesinin verdiği üzüntüyle kabuğuna çekiliş, asosyalizm...