Wednesday, May 30, 2007

saçım ve mecraları

çok sevgili saçımın belli bir geçmişi var herkesin olduğu gibi. Çok sevgili saçım benle beraber doğup büyüdü, ancak lise son a geldiğimde intihar girişimlerinde bulunmaya başladı. Hiçbir zaman saçımın gür olduğunu söyleyemeyeceğim. Ancak yine de umut veriyordu orta okulda falan. Şu andaki içler acısı duruma gelmeden önce çok saygı duyduğum lise arkadaşlarımın "lan olm kelsin lan sen ahahaha" deyişlerini n lks vr cnm diye savuşturduğum çok oluyordu. Yaklaşık 11 yaşımdan beri aynı berbere gidiyordum. Yani yaklaşık 13 sene. Deel e kolay. Artık gitmiyorum. Neden mi? Herşeyden önemlisi artık o çok sevimli mahalle berberim 50 lira. Müthiş Avrupa da bu fiyat aa ne kadar ucuz! diye karşılansa da benim açımdan ve geride kalan türk halkı için oha lan o ne hassktré!! niteliğinde. Özellikle de bu kadar saçınız olunca daha da bi koyuyuor. Bu müthiş saçsızlık özelliğimi babam ve hatta dayım dan da alarak işi riske etmemiş olmamla ne kadar gurur duyysam azdır. Hakkaten. Evet. Valla. Her ne kadar ileride kesin saç ekimi (aklımdan ne iğrenç ay esprileri geçiyor anlatamam) yaptıracağım gibi heveslerde bulunsam da bunun gerçek olmayacağını (en azından şu anki teknolojiyle) anlamış bulunmaktayım. Tanıştığım her saç adayı insanın o aynı iğrenç ense yarasını taşıdıkça ve kendi kendilerini kandırdıkları bir tepe saçları oldukça benim bu işe girebileceğimi sanmıyorum. Dediğim gibi increbily lüks olan mahalle berberimin her ne kadar küpeli ve radyo eksen dinlemeleri beni son bi kaç senedir onlardan koparamamışsa da artık dayanamayıp (aslında şu anda söylediklerim gayet yalan.. param yok ondan gidemiyorum.. param olsun yine ordayım.. isterse köse falan olim hiçbiyerimde kıl çıkmasın en kötü masaj koltuğunda vakit geçirip çok lüks mahalle manikürü ve pedikürü yaptırırım o derece...) bıraktım ben bu berberi. Artık kendim kesiyorum saçlarımı. Aslında daha doğrusu kendim kesemiyorum o harika saçlarımı.. Arkadaşlarıma ve/veya babama enseyi kestirip geri kalanını ben kesiyorum. Tabi bu bir ilk değil. Bu bir ekol. Babamdan özenip böyle bir işe girdim. Bakalım noolacak diye en depresif günlerimde bu şekilde, bizim evdeki olağanüstü 13 liralık saç kesme makinasına güvenerek girdim. Ancak korktuğum gibi oldu mu? evet. Ben ki kıbrısta kaldığım üç buçuk ay boyunca bile saçlarımı gıprıss barbırlarına emanet etmemişim, dünyanın en sakar iki insanı sayılabilecek ben ve hiç unutamayacağım bir hamleyle roksteady nin lağım jetski sine daha dokunamamışken dur bi dakka taktım! diye fuleli ellerle hareket edip paramparça hale getiren babam ikilisimiz(?) işe dalınca bir berberin 3 numara saçta bile fark yarattığını anlamış bulunmaktayım. Hayır aslında herşey 9 numaralı tarakla başlamıştı... İş 3'e kadar inince dahi hala bir eşitlik oluşturamamak olağanüstü 13 liralık saç kesme makinasından kaynaklanmıyordu. Hayır. O elinden geldiğince görevini yerine getirmeye çalışıyordu. Babamın ensedeki değişilmez uniqe çalışması adeta çığır açmıştı. Benim önde 18 ve üzeri sefer geçtiğim saçlarımda ise hala gayet uzun kıllar yelleniyordu.
Ense kıllarımın efsane hale gelişi bu günlerde başladı işte. Ne berbere gitmek istiyordum ne de kendim kesmek. Neredeyse sırf bu yüzden (bir de kendimi lost un 3. sezon finalindeki jack le bağdaştırmamdan) sakallarım saçlarım uzun durumda iyice hacı mod una geçmiştim. Hacı modu olmamın nedeni ne bıyığımın çıkması ne de sakalımın doğru dürüst çıkması. Bi şekilde kabüllenme var sanırım bende bu konuda şunu yazana kadar çok ta önemsememiştim. Yaşasın artık yeni bir kompleksim var olley ! Hallelujah!